İki inatçı keçi aynı sürüde yaşarmış. Günlerden bir gün çoban her zamanki gibi sürüyü otlatmak için yaylalara çıkarmış. Keçiler o kadar çok severmiş ki buraları, her biri dört bir yana dağılıp şarkılar söyleyerek, koşar oynarlarmış. Yaramaz keçiler sürüden uzaklaşarak, dağın arka yamaçlarına doğru yol almaya başlamış. Kavalını çalan çoban sırtı dönük olduğu için fark edememiş bu yaramaz keçilerin kaçtığını. Keçiler özgürlük naraları atarak kayalıklardan tek tek zıplayıp, dağın diğer yüzüne ulaşmışlar.
Çıkan rüzgar sertleşmiş, otlar azalmaya başlamış, rengarenk çiçekleri görmez olmuşlar. Yarmaz keçilerden birsi korkmaya başlamış ‘Meee mee geri dönelim kaybolmak üzeriyiz mee me’ diyerek seslenmiş arkadaşlarına. Fakat aralarında bulunan inatçı iki keçiden biri hemen müdahale etmiş olaya ‘Korkma bir şey olmaz! Biraz daha ilerleyelim sonra ineriz aşağıya’ demiş. Koşmaya başlamış inatçı keçiler, arkadaşları da onları takip etmeye devam etmiş. Güneş artık eskisi kadar parlak değilmiş, yavaş yavaş veda ediyormuş, gündüz-geceye dönmeye başlamış. Yaramaz keçiler dağın yamaçlarından aşağıya inmeye karar vermişler.
Çok şiddetli bir akarsuya denk gelmişler, keçiler korkarak dört bir tarafa dağılıp, karşıya nasıl geçebileceklerini aramaya başlamışlar. İnatçı keçilerden birisi karşıya kadar uzanan bir ağaç dalının kırılarak akarsuyun üstünden geçtiğini fark etmiş. Hemen ağaç dalının üstünden karşıya geçerek kontrol etmiş. Arkadaşlarına seslenmiş ‘Bu tarafa gelin. Mee-mee Ben buldum bir yol’. Arkadaşları sesin geldiği yola doğru ilerlerken karşıya geçen inatçı keçi dönmek istemiş, tam köprüdeki yolu yarılamışken diğer inatçı keçinin kendisine doğru yol aldığını görmüş. ‘Heeyy sen gelme! İkimizi taşımaz bu dal’ demiş. Lakin diğer inatçı keçi bunu kabullenmemiş, ‘Hayır, sen geri dön Nasıl olsa hepimiz karşıya geçmeyecek miyiz? Mee’ diyerek cevap vermiş. Bu arada bir araya toplanan yaramaz keçiler, bu iki inatçı keçi nin kavgasını seyrediyorlarmış. İkisi de vazgeçmemiş, ben önce geçeceğim diyerek kavga etmeye devam etmişler. İki keçinin ağırlığını taşıyamayan dal, orta yerinden kırılarak, ikisini de azgın suların içine düşürmüş. Yaramaz keçiler ne yapacaklarını bilememişler, arkalarından öylece baka kalmışlar. Ancak ertesi gün ulaşabilmişler çiftliklerine.
Çoban her yeri arayıp, bulamayınca yaramaz keçileri, üzgün bir şekilde çiftliğe dönerek beklemeye başlamış. Ertesi gün dönebilen keçiler anlatmış, iki inatçı keçinin başına gelenleri. Çoban çok üzülmüş, biraz da kendisini suçlamış; keçilere göz kulak olamadığı için. Herkese bir ders olmasını dileyerek kavalını alıp bu iki inatçı keçinin şarkısını söylemiş. İki inatçı keçinin şarkısı şöyle imiş;
Bir köprünün ortasında rastlaşmış iki keçi
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
Hep inatçılıkmış meğer bu keçilerin suçu
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
Büyük keçi demiş yol ver önce ben geçeceğim
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
Küçük keçi demiş eğer verirsem öleceğim
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
Tam köprünün ortasında toslaşmış iki keçi
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
İkisi de suya düşmüş bunu görenler şaşmış
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
Keçilerin inatçısı suya düşer boğulur
Ha ha hay ha ha hay ha ha ha ha hay
İki İnatçı keçinin şarkısı, dillerden dillere söylenerek günümüze kadar gelmiş. Her çocuk için bir ders olmuş. Yaramazlık kötü bir şeydir, boş yere inatlaşmak ile kaybedeceklerimiz çok fazla olabilir.