Kibritçi Kız

Soğuk ve karlı yılbaşı akşamında kibritçi kız, incecik yırtık pırtık elbisesi ve ayağında ayakkabıları olmadan üşüyerek sokaklarda yürümeye devam ediyordu. Tek istediği evi çok sıcak olmasa da orada olmak, üşüyen parmaklarını ve ayaklarını bir battaniye ile sarmaktı. Ama evine gidemiyordu. Babasının ona satmak için verdiği ve hepsini satmadan sakın eve dönme dediği kibritlerden bir tane bile satamamıştı. Eğer kibritlerin hepsini satamadan eve giderse babası çok sinirlenecek ve belki de onu dövecekti.

Soğuktan çok üşüyen kibritçi kız bir sokak arasına girerek kendine kuytu bir yer buldu. Acaba bir kibrit yaksam parmaklarım biraz ısınır mı diye düşündü ve soğuktan titreyen parmaklarıyla bir kibrit yakıp ellerini ısıtmaya çalıştı. Kibrit hemen sönünce bir kibrit daha yakmaya karar verdi. Yanan kibritin ışığı karşıdaki duvarı aydınlattı ve kibritçi kız o ışıkta bir pencere gördü. Hayallere dalan kibritçi kız pencerenin içine baktı ve kocaman bir Noel ağacı ile bir sürü yemeğin olduğu bir masa gördü. Kibrit yeniden sönünce bir kibrit daha yaktı küçük kız. Masanın yanında geçen yıl ölen büyük annesini gördü. Büyük annesi her kibrit yakışında ona gülümseyerek yaklaşıyordu. Kibritçi kız büyük annesini hiç bu kadar güzel görmemişti. Son yaktığı kibrit sönmek üzereyken büyük annesi gülümseyerek onu kollarına aldı ve onu gökyüzüne çıkardı.

Sabah sokaktan geçen insanlar kibritçi kızı acı bir gülümseme ile bir köşede otururken buldular. Etrafında yanmış kibrit çöplerine bakıp üzülerek kibritçi kızın kendini ısıtmaya çalıştıklarını anladılar. Zavallı kibritçi kız her kesin mutlu bir şekilde evinde yeni yılı kutladığı sırada sokak da yapa yalnız bir şekilde donarak ölmüştü. Fakat kimse küçük kibritçi kızın ölmeden önce gördüğü güzel hayali bilemedi.